Yanardönerlik
Yanardönerlik, bazı yüzeylerin bakış açısı ya da ışık açısı değiştiğinde renk değiştiriyormuş gibi görünme durumudur. Sabun köpükleri, kelebek kanatları ve deniz kabukları ve bazı mineraller yanardönerdir. Yanardönerlik durumu sıklıkla yüzeydeki mikroyapıların ışık ile etkilenmesi sonucunda yapısal renklilik ile oluşur.
![](http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/94/Reflection_in_a_soap_bubble_edit.jpg/220px-Reflection_in_a_soap_bubble_edit.jpg)
Oluşma yolları
![](http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/0/06/Dieselrainbow.jpg/220px-Dieselrainbow.jpg)
Yanardönerlik bakış ve ışık açısına göre yüzeylerin renginin değişik olarak göründüğü bir optik fenomendir. Genellikle iki ya da daha fazla yarı şeffaf yüzeyden gelen çoklu yansımaların faz kayması ve kırınım ile düşen ışık açısını değiştirmesi ile oluşur.[1] İnce filmde girişim adı verilen bu süreç Fabry-Pérot interferometresinde görülen seçici dalga boyu azalmasının işlevsel analoğudur. Genellikle bitkilerde ve hayvanlarda, sabun köpüklerinde, su üzerindeki yağ tabakalarında ve başka yerlerde görülür. Bu durumda genellikle görülen renk sayısı sınırlıdır ve bakış açısının değişmesine göre iki ila üç renk arasında değişir. Ayrıca film tabakasının kalınlığının değişmesi aralarında kahverengiler, majentalar, morlar ve maviler gibi gökkuşağı spektrumunun dışında kalan farklı renk kuşakları oluşturur.[2]
Yanardönerlik ayrıca kırınım yolu ile de oluşabilir. Bu durum CDler, DVDler gibi nesnelerde ve bulutlarda görülür.[3] Kırınım ile oluşan yanardönerlik durumunda tipik olarak bakış açısı değiştikçe tüm gökkuşağı renkleri görülebilir. Kırınım yolu ile oluşan yanardönerlik bitki ve hayvanlarda nadir olarak görülür ancak Ostracoda sınıfı deniz omurgasızlarında oluşmaktadır.[4] Biyolojide bu tür yanardönerlik yüzeyde kırınım aı oluşumundan kaynaklanır.[5]
Biyolojik anlamda pigmentler ve boyalar dışında oluşan renkler yapısal renklenme nedeniyledir. Genellikle çok katmanlı olan mikroyapılar parlak ama bazen de yanardöner olmayan renklerin üretilmesi için kullanılır ve farklı yönlerde farklı renklerin oluşmasından kaçınmak için de oldukça detaylı düzenlemeler gerekir. Yapısal renklenme genel olarak Robert Hooke'un 1665 yılında yazdığı Micrographia adlı eserinden itibaren bilinmektedir. Hooke, eserinde tavuskuşunun tüylerinin suya batırıldığında yanardönerliğini kaybettiğini sudan çıkarıldıktan sonra tekrar eski hâline geldiğini yazarak yanardönerliğin pigmentlerden kaynaklanmadığını belirtir.[6][7]
Örnekler
Hayvanlar
Eklem bacaklılar ve yumuşakçalar
- Lamprima aurata türü böceğin dış iskeleti yanardönerdir.
- Morpho didius türü kelebeğin yapısal renklenme sonucu yanardöner görünen kanatları.
- Haliotis iris türü deniz kabuğunun içi.
- Tachinidae familyasından yapısal renklenme sonucu yanardöner kanatlara sahip bir sinek.
Kordalılar
Yalıçapkınları, sinek kuşları, papağanlar, kargalar, kuzgunlar, sığırcıklar, ördekler ve tavuskuşları gibi kuların tüyleri yanardönerdir. Hindistan'da 2009 yılında Cnemaspis kolhapurensis türü yanardöner geko tanımlanmıştır.[8] Birçok omurgalının gözlerinde bulunan tapetum lucidum da yanardönerdir.[9]
- Tavuskuşunun hem kuyruğu hem de gövdesi yanardönerdir.
- Epicrates cenchria türü boa.
- Caloenas nicobarica türü güvercin.
Et
- Ette görülen yanardönerlik yüzeynde bulunan kaslarda ışığın kırınımı sonucu oluşur.
Mineraller ve bileşikler
- Ammolit, Ammonoidea fosilidir
- İnce yanardöner bizmut(III) oksit katmanı olan bizmut kristali
- Goethit, demir(III) oksit-hidroksit
- Dökülmüş motor yağı birikintisi
- Bulutlarda yanardönerlik
İnsan yapısı nesneler
- Toyota Supra otomobilinde nakre yanardöner boya
- Compact Discin okunabilir yüzeyi
- Yanardöner parıltıya sahip oje
Nanosellüloz bazen yanardönerdir. Benzin ve diğer hidrokarbonlar ile alkolün su üzerinde oluşturduğu ince film tabakası da yanardönerdir.