Suudi Arabistan'da insan hakları

Suudi Arabistan'da insan hakları, Suudi kraliyet ailesinin egemenliği altında İslam dini hukukuna dayalı olması amaçlanan haklardır.[1] Suudi Arabistan hükûmeti ve Suudi hukuk sistemi, dini ve siyasi azınlıklara, eşcinsellere, mürtedlere ve kadınlara yönelik muamelelerinden ötürü eleştirilmektedir. Suudi Arabistan Krallığı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'ne göre Ekim 1997'de Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmesini onayladı. Suudi Arabistan'da insan hakları Suudi Arabistan Temel Kanununun 26. maddesinde belirtilmektedir.

Ülkede yakın tarihte oluşturulan insan hakları örgütleri arasında İnsan Hakları Birinci Derneği (2002), Suudi Arabistan'da Kadın Haklarını Koruma ve Savunma Derneği (2007), Suudi Medeni ve Siyasi Haklar Derneği (2009) ve hükûmetle bağlantılı olan Ulusal İnsan Hakları Derneği (2004) bulunmaktadır. Şura Konseyi, 2008'de Arap İnsan Hakları Şartını onayladı. Suudi insan hakları savunucuları, 2008'de kurulan Özel Ceza Mahkemesi tarafından cezalandırmaktadır.[2][3]

Kral Abdullah bin Abdülaziz, New York'ta düzenlenen 3. Birleşmiş Milletler Milenyum Zirvesinde "bir bireye veya topluma, inanç ve ilkelerine yabancı olan hakları empoze etmek saçmadır" diyerek insan hakları konusunda Suudi Arabistan'ın konumunu savundu.[4]

Bedensel ceza ve idam cezası

Başkent Riyad'da idamların kılıçla infaz edildiği Deera Meydanı

Suudi Arabistan, dünyada adli bedensel ceza uygulayan yaklaşık 30 ülkeden biridir. Bu, Suudi Arabistan'ın durumda hırsızlık için el ve ayakların ampütasyonu, "cinsel sapkınlık" ve sarhoşluk gibi hafif suçlarda ise kırbaçlamayı içerir. Yasalarda açıkça belirtilmeyen kırbaç sayısı yargıçların takdirine göre değişir. Bu onlarca da yüzlerce de olabilir ve genellikle haftalar veya aylar süren bir zaman içinde uygulanabilir. 2004'te, Birleşmiş Milletler'in İşkenceye Karşı Komitesi Şeriat altında uygulanan ampütasyonlar ve kırbaçlamalardan ötürü Suudi Arabistan'ı eleştirmiştir. Suudi heyeti yanıtında, 1.400 yıl önce İslam'ın başlangıcından bu yana uygulanan "yasal gelenekleri" savunmuş ve hukuk sistemine yönelik girişimleri reddetmiştir.

Suudi Arabistan'da ayrıca kamusal alanlarda kafa keserek infaz dahil[5] çeşitli yöntemlerle idam cezası uygulanmaktadır. Cinayet, tecavüz, silahlı soygun, tekrarlayan uyuşturucu kullanımı, irtidad, zina, cadılık ve büyücülük gibi suçlarda kılıç ile kafa kesme, recm, kurşuna dizme ve çarmıha germeyle ölüm cezası uygulanabilir.[6][7] Ülke genelinde 2005 yılında 191, 2006 yılında 38, 2007 yılında 153 ve 2008 yılında 102 infaz gerçekleştirildi.[8] Suudi Hükûmeti tarafından finanse edilen Ulusal İnsan Hakları Derneği, artan infaz sayısının yükselen suç oranından kaynaklandığını, mahkûmlara insanca muamele edildiğini ve kafa kesmelerin suça karşı caydırıcılık yarattığını ileri sürmektedir.[9]

Kadın hakları

Suudi kadın hakları savunucusu Manal el-Şerif, ülkesindeki kadınların araba kullanma hakkını elde edebilmeleri için 2011'de Facebook üzerinden kampanya başlatan kadınlardan biridir.

Suudi kadınlar, adalet sistemi dahil hayatlarının pek çok alanında ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Üniversitelerde mezun olan öğrencilerin %60'ını oluşturmalarına rağmen, toplumsal nedenlerden ötürü Suudi Arabistan'da kadınlar işgücünün %17'sini oluşturmaktadırlar.[10] Suudi kadınlara yönelik muameleler "cinsiyet ayrımcılığı"[11][12] ve "cinsiyet apartheidı"[13][14] olarak tanımlanmaktadır. Kadınlar için istihdam olanaklarının genişletilmesinin hükûmet kararıyla desteklenmesi çalışma bakanlığı, dini polis teşkilatı ve erkek vatandaşlar tarafından olumsuz karşılanmıştır.[11]

Suudi Arabistan'ın birçok yerinde, kadının yerinin evde kocasına ve ailesine bakmak olduğuna inanılmaktadır. Ülkede, kadınlara araba kullanma hakkı tanınmasının "Batılı açık yaşam tarzına" ve geleneksel değerlerin erozyonuna yol açabileceği inancı etkisini sürdürmektedir.[15] Kadınlar için araba sürme yasağı 1990 yılına kadar gayri resmi olarak uygulanmakta iken, 47 Suudi kadının başkent Riyad sokaklarında araba sürmesinden sonra resmi mevzuata alındı. Yasadışı olmasına rağmen, kadınlar kentlerin dışında kırsal ve diğer alanlarda araba kullanmaya devam etmektedirler.[16] Kadınların uçak kullanmalarına izin verilir fakat havaalanına şoförle gitmeleri gerekir.[17]

Kadın hakları, Suudi Arabistan'da reform çağrılarının merkezinde yer almaktadır.[18] Kral Abdullah, Ocak 2013'te bir ilki gerçekleştirerek, yasama faaliyetlerinde hükûmete tavsiyelerde bulunan 150 kişiden oluşan Şura Konseyine 30 kadın üye atadı.[19]

Dini özgürlükler

Gayrimüslimlerin Mekke'ye ulaşmalarını kısıtlamak için kullanılan yol işareti

Suudi Arabistan hukuk sisteminde din özgürlüğü tanımamaktadır ve İslam dışı dinlerin kamusal alanlarda ibadeti etkin bir biçimde yasaktır.[20] Vatandaşların özellikle Müslüman olmasını gerektiren bir yasa yoktur fakat Vatandaşlık Kanunu'nun 12.4'üncü maddesi gereğince başvuru sahiplerinin dinini açıklamaları zorunludur ve 14.1'inci maddeye göre başvuranların yerel din görevlisi tarafından onaylanan bir sertifika almaları gerekir.[20] Din değiştirmek ise ölüm cezasının uygulandığı suçlardan biridir.

Hükûmet, Kur'anı ve Muhammed Peygamber'in Sünnetini ülkenin anayasası olarak ilan etmiştir. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması kavramı, ne hükûmet bazında ne de toplum bazında kabul görmemektedir ve böyle bir ayrım yoktur. Hukuk sistemi Şeriat esaslıdır. Şeriat mahkemeleri, kararlarını büyük ölçüde Kur'an ve Sünnetten türetilen kanuna dayandırmaktadır. Hükûmet, Şii Müslümanların kendi toplumları içinde cezai olmayan davaları karara bağlamaları için kendi hukuk geleneklerini kullanmalarına izin verir.[20]

Papa XVI. Benedictus döneminde Vatikan yetkilileri, Hristiyanların Suudi Arabistan'da açıkça ibadet edememeleri sorununu gündeme getirmiştir.[21] Suudi Arabistan bir İslam devleti olarak Müslümanlar için tercihli muamelede bulunmaktadır. Ramazan boyunca, gündüz saatlerinde kamusal alanlarda yemek yemek ve sigara içmek yasaktır.[22] Yabancı okulların sıkça yıllık öğretimlerinin bir bölümünde İslam'ı tanıtmaları gerekir. Suudi din polisi, "Mekke'de kâfirler" olarak nitelendirerek Hacca katılan Şii hacıları gözaltına almıştır.[23] Kraliyetin, İslam'ın Şii dalına yönelik kısıtlamalarıyla beraber Yahudi, Hindu ve Hristiyan sembollerini yasaklaması apartheid olarak nitelendirilmektedir.[24]

Suudi Hükûmeti, kamuya belirlenen binalarda ibadet eden Hristiyanları durdurmaktan çok daha ileri giderek kendi evlerinde dua toplantıları düzenleyen Hristiyanlara baskınlar düzenlemektedir. 15 Aralık 2011'de, Cidde'da bir evde dua eden 35 Etiyopyalı Hristiyan, Suudi güvenlik görevlileri tarafından zor kullanılarak tutuklandıklarını ve ölümle tehdit edildiklerini ileri sürmektedir. Etiyopyalı işçilerin işvereni, hangi gerekçeyle tutuklandıklarını güvenlik güçlerine sorduğunda, "Hristiyan ayini düzenledikleri için" yanıtını aldı. Giderek artan uluslararası baskıdan sonra bu gerekçe "karşı cins ile karışma" olarak değiştirilmiştir.[25]

LGBT hakları

Suudi Arabistan'da lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender hakları tanınmamaktadır. Eşcinsellik, Suudi toplumunda tabu sayılır ve hapis, bedensel ceza ve ölüm cezası ile cezalandırılır. Transgenderizm genellikle homoseksüellik ile ilişkilendirilir.

Basın ve iletişim özgürlüğü

İfade özgürlüğü, basın, televizyon ve radyo yayıncılığı, İnternet erişimi ve iletişimsel medyanın diğer yöntemleri, hükûmet tarafından siyasi muhalefeti önlemek için Arap kültürü veya İslam ahlakına aykırı sayılarak aktif bir biçimde sansürlenmektedir. 2008'de, ülkenin önde gelen reformcu blog yazarlarından Fuad el-Farhan, bazı Suudi işadamlarını, dini ve medya kişiliklerini eleştiren yorumlarını İnternette yayınladığı için dört ay hapis yattı.[26] Çevrimiçi sosyal medya, giderek "yasak" düşünceler ile başa çıkmaya çalışan hükûmet tarafından mercek altına alınmaktadır. 2010'da Mazen Abdul-Jawad isimli bir Suudi, televizyonda cinsel yaşamı hakkında övündüğü gerekçesiyle 1.000 kırbaç ve beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.[27] 22 Aralık 2012'de, irtidad suçlamasıyla tutuklanan Suudi Arap Liberaller adlı blogun yazarı Raif Bedevi'nin ölüm cezası ile yargılanmasına başlandı.[28]

Siyasi özgürlükler

Krallık, 1990'lı yıllarda hükûmetin yazılı bir anayasa hazırlayıp Şura Konseyini kurmasıyla siyasi liberalleşmede yavaş bir döneme girdi. Şura Konseyi, Kral'a danışmanlık yapmak amacıyla Suudi bilim adamları ve profesyoneller tarafından atanan bir heyetten oluşturuldu. Bu dönemde bazı siyasi muhalifler, partilerini feshetmeyi kabul ettikten sonra cezaevinden tahliye edildi. 2005'te reşit erkek vatandaşların bazı belediye seçimlerinde oy kullanabilmelerine izin verildi. Gelecekte seçimlerin düzenlenmesi ve kadınların oy kullanabilme hakkının tanınması konusu ise süresiz askıyla alındı.

Suudi Arabistan'da siyasi parti ve sendikaların kurulması yasaktır. Günümüzde yasadışı örgüt olmasına rağmen sadece Suudi Arabistan Yeşiller Partisi kalmıştır. Hükûmet, Suudi vatandaşlarına krallık içinde hayır işleri yapmak için bazı özel dernekler kurmalarına izin vermektedir.

Ülkede kamu gösterileri ve herhangi bir muhalif kamu eylemi düzenlemek yasaktır. Nisan 2011'de, 2011-2012 Suudi Arabistan protestoları sırasında, hükûmet ya da dini liderlerin itibarını zedeleyen veya devletin çıkarlarına zarar veren herhangi bir eleştirinin yayınlanması suç haline getirildi.[29]

Kaynakça